Uzun bir yaşam her bireyin hayalidir. Ancak, bu hayale ulaşmanın sırrı hala tartışma konusudur. 100 yaşına basan iki kadın, uzun yaşamın gerçek sırrını açıkladı: Diyet ve egzersizden uzak durmanın yaşlılıkta sağlıklı ve uzun bir yaşam için gerekli olduğu düşünülüyor. Fakat bu iki centilmen kadın, sağlıklı yaşam felsefelerine dair alışıldık kalıpları tersine çevirerek, normalde benimsediğimiz yaşam tarzlarının dışına çıkıyorlar.
Birçok araştırma, sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmenin temel faktörleri arasında sosyal ilişkilerin önemini vurgulamaktadır. 100 yaşına basan bu iki kadın, yaşamlarının büyük bir kısmını aileleri ve dostları ile geçirerek sosyal bağlantıların sağlıklı kalmaktaki rolünü kanıtlıyor. Uzun yıllar boyunca, düzenli olarak sosyal etkileşimde bulunmanın yalnızca duygusal iyi oluşu artırmakla kalmayıp, aynı zamanda ruhsal sağlığı da desteklediğini belirtmişlerdir. Örneğin, kahve sohbetleri, komşularla yapılan yürüyüşler ve doğum günlerinde bir araya gelmek, onların yaşam kalitesini artıran unsurlar arasında yer alıyor.
Bunun yanında, bu kadınlar pozitif düşünme gücünü de vurguluyorlar. Zorluklar karşısında olumlu bakış açıları geliştirmek, stresle başa çıkma becerilerini artırıyor. Kendilerini mutlu hissettiren şeylere odaklanarak, yaşamın her anını değerlendirmeyi öğrenmişler. Bu durum, fiziksel sağlık üzerinde de olumlu bir etki yaratarak, bağışıklık sistemlerini güçlendiriyor. Uzmanlar da düzenli olarak pozitif düşünmenin genel sağlık üzerinde önemli bir etkisi olduğunu kabul ediyor.
Bu iki kadının başka bir önemli vurgusu ise aşırılıklardan kaçınmaktır. Her gün belirli bir rutini takip etmenin ve aşırı kısıtlamaların sağlığa fayda sağlamadığını ifade ediyorlar. Aksine, hayatın getirdiği küçük tatların tadını çıkarmanın, uzun yaşamın sırrı olduğuna inanıyorlar. Örneğin, belirli bir diyet programı yerine, özgürce yemek yemek ve sadece sevdiğiniz şeyleri tüketmek, mutlu olmanın ve dolayısıyla sağlıklı yaşamanın anahtarı olarak görülüyor.
Her şeyin dengede olmasının gerekliliğini de dile getiren bu kadınlar, aşırı egzersiz yapmanın vücut için iyi olmayabileceğini, bunun yerine günlük hayatta aktif olmanın daha faydalı olduğunu belirtiyorlar. Bahçede çalışmak, ev işleri yapmak, arkadaşlarla yürüyüşe çıkmak gibi günlük aktivitelerin kalp sağlığı üzerinde olumlu etkiler yarattığını söyleyerek, hareket etmenin tek kaynağının spor salonları olmadığını vurguluyorlar.
Bu konuda uzman görüşleri de kadim bilgilerle örtüşüyor. Uzun yaşamı destekleyen unsurlar arasında, cinsiyet ve genetik etkileri de göz ardı edilmemeli. Fakat bu kadınlar, yaşamları boyunca sağlıklı ilişkiler ve pozitif düşünce ile besbelli ki bu doğa bileşenlerinin üstünde durmuşlar. Dolayısıyla, onları örnek alarak düşündüklerimizden farklı bir yaşam tarzını benimsemek, yalnızca yaşamak için değil, aynı zamanda kaliteli bir yaşam sürmek için de önemli bir adım olabilir.
Sonuç olarak, bu iki yaşlı kadının hayatı boyunca edindikleri deneyimler, uzun yaşamın sırlarının sadece fiziksel sağlığa değil, aynı zamanda zihinsel ve sosyal sağlığa da bağlı olduğunu gözler önüne seriyor. Unutulmaması gereken en önemli şey, dengeli bir yaşam sürdürmek, sevdiklerimizle vakit geçirmek ve her bir anın değerini bilmek. Belki de yaşamak, sunduğu tüm imkanlarla karşılıklı bir paylaşım. Bu nedenle, hayatı dolu dolu yaşamak için diyet ve egzersizi değil, ilişkileri ve düşünce yapımızı yeniden gözden geçirmekte fayda var.