Ülkemiz her geçen gün artan ekonomik ihtiyaçlarla birlikte nitelikli iş gücü arayışına girmektedir. Ancak bu talebin sürükleyicisi olan mesleki eğitimdeki çırak bulma sorunları, ustalık unvanı taşıyanların gelecek nesillere aktarmak istediği yeteneklerin kaybolmasına yol açıyor. Geleneksel ustalık mesleği eğitim sisteminin giderek zayıflaması, özellikle de çırak bulma sürecindeki sıkıntılar, iş dünyasında büyük birtakım tehditleri beraberinde getiriyor. Peki, bu sorunun temel nedenleri neler ve gelecekte meslek ustalarında hangi değişimlere tanıklık edeceğiz?
Son yıllarda birçok sektör, kalifiye iş gücüne olan talebini artırmış durumda. Ancak, çıraklık sistemine katılanların sayısında gözle görülür bir düşüş yaşanıyor. Bu düşüşün ardında yatan bir dizi neden var. Öncelikle, genç neslin iş gücü piyasasında, özellikle fiziksel iş gücü gerektiren mesleklerden uzaklaşması önemli bir faktör. Eğitim sisteminin, meslek odaklı becerilere değil, daha çok akademik bilgiye yönelmesi ve üniversite mezunu olmanın getirdiği prestij, gençlerin marangoz, tornacı gibi mesleklerden uzaklaşmasına neden oluyor. Diğer bir yandan, çalışma koşulları ve maaşların yetersiz olması da bu mesleklerin cazibesini azaltıyor. Ustalar, genç çırakları eğitecek bilgi ve tecrübeye sahip olsalar da, onlara sunabilecekleri ekonomik avantajların azalması, bu ustaların çırak bulma konusunda daha da çaresiz hale gelmesine sebep oluyor. Çıraklık eğitim programlarının yetersizliği ve sektördeki gerçek ihtiyaçların karşılanmaması da, kalifiye iş gücü istihdamını tehlikeye atıyor. Gençler, eğitim süreleri boyunca “çalışırken öğrenme” fırsatından yoksun kalırken, birçok sektörde çıraklık mesleklerinin geleceği belirsizleşiyor.
Birçok meslk dalında usta-çırak ilişkisi, sadece teknik bilgi transferi değil, aynı zamanda mesleğin kültürel ve geleneksel yönlerini de aktarma fırsatı sunmaktadır. Ancak günümüzün dijital ve hızlı yaşam tarzı içerisinde, geleneksel usta-çırak ilişkisine verilen değer giderek azalmaktadır. Nitekim günümüz gençleri, eğitimi sanal ortamda almakta, pratik deneyimden yalıtılmış yaşamaktadırlar. Bu durum, meslek hayatında "büyüme" ve "ustalaşma" süreçlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Usta çırak ilişkisinin önemini anlayarak çözüm önerileri geliştirmek, bu bağlamda kritik bir değere sahiptir. Ustaların bilgi birikimlerini gençlere etkili bir biçimde aktarabilmesi için çıraklar, uygulamalı eğitim programlarında daha fazla yer almalı ve işverenler bu gençleri destekleyecek projelerde aktif rol oynamalıdır. Yetenekli gençlerin yeteneklerini geliştirmeleri ve ustalarla birlikte çalışma fırsatı bulmaları, mesleki eğitimin güçlenmesine yardımcı olacaktır. Ancak çırak bulma sorununun çözülmesi için kamu ve özel sektör iş birliğine gitmeyi de unutmamak gerekiyor.
Özetle, mesleki eğitimin geleceği için çırak bulma sorunu bir öncelik halini almalıdır. Eğitimin mevcut yapısı ve çıraklık sistemindeki zorluklar göz önünde bulundurularak, hem gençlerin meslek seçimlerinde daha bilinçli olmasına yardımcı olunmalı hem de ustaların deneyimlerinin gelecek nesillere aktarılması için gerekli ortam sağlanmalıdır. Bugün çırak bulamayan ustalar, yarının ustalarının yetişmesine katkıda bulunmazlarsa meslekleri yalnızca hikayelerde kalacaktır. Ülkemizin ekonomik geleceği için bu sorunun çözümü kritik bir öneme sahiptir.