Japonya, dünya genelinde ekonomik istikrarı yüz yıl boyunca sürdürmüş bir ülke olarak tanınsa da günümüzde karşılaştığı ciddi sorunlar, hükümeti yeni çözümler aramaya yöneltiyor. Ülke, yaşlanan nüfusu ve düşük doğum oranları nedeniyle devam eden bir iş gücü krizinin pençesine düştü. 2023 itibarıyla, tam zamanlı personel açığının rekor seviyelere ulaştığı bildirildi. Peki, bu durum, Japonya'nın iş piyasası ve ekonomisi üzerinde hangi sonuçları doğuruyor? İşte detaylar.
Japonya'nın yaşadığı bu iş gücü krizi, birkaç ana faktörden kaynaklanıyor. Birincisi, ülke nüfusunun hızla yaşlanması. 2020 verilerine göre Japonya'nın yüzde 28'i 65 yaş ve üstüdür ve bu oran giderek artmaktadır. Yaşlanan bu nüfus, emeklilik seviyesinin yükselmesine ve iş gücünden çıkmalarına neden olmakta. İkincisi, düşük doğum oranları, genç iş gücünün azalmasına yol açarak, iş gücü piyasasında ciddi bir boşluk oluşmasına zemin hazırlıyor. Üçüncüsü ise, dünya genelinde yaşanan COVID-19 pandemisi sonrası değişen çalışma koşulları ve iş gücündeki dengenin bozulması. Bu unsurlar, Japonya'nın iş gücü piyasasında bir kriz yaratma noktasına gelmesine sebep oldu.
Yapılan araştırmalara göre, Japonya'da tam zamanlı iş gücü açığı 2023 yılının başında 1,5 milyon kişiye kadar ulaştı. Bu durum, ülkenin sadece bazı sektörlerinde değil, genel olarak iş piyasasında önemli sorunlar yaşadığını gösteriyor. Özellikle sağlık, inşaat ve üretim sektörlerinde bu açığın daha belirgin olduğu görülüyor. Sağlık sektöründe yaşanan personel açığı, hastanelerin ve kliniklerin hizmet kalitesini tehdit ederken, inşaat sektöründeki boşluk, projelerin zamanında tamamlanmasını zorlaştırıyor. Üretim sektörü ise, iş gücü eksikliği nedeniyle yeterli üretim yapamayarak küresel rekabette geri kalma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Bu krizin Japonya'nın ekonomik bağımsızlığı üzerinde de olumsuz etkileri olabileceği düşünülüyor. Ülke, cari açık etmeyen bir ekonomiye sahip olmasına rağmen, istihdam sorunları ve iş gücü eksikliği, iç tüketivi olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, çalışma saatlerinde azalma ve iş gücüne katılma oranlarındaki düşüş, istihdam alanında kayıplara neden olacaktır.
Hükümet, bu durumu çözmek için çeşitli önlemler almaya ve politikalar geliştirmeye çalışıyor. Yabancı işçilerin ülkeye alınmasını kolaylaştıran düzenlemeler, iş gücü krizine karşı çözüm olarak sunulmaktadır. Ancak bu tür alternatiflerin, kültürel entegrasyon ve sosyal yapı üzerine de etki edeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Yabancı işçilerin yerel halkla uyum sağlaması, bu sürecin en önemli parçalarından biri haline geldi. Bu nedenle, hükümetin sosyal politikaları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Özetle, Japonya'nın iş gücü krizi, sadece personel açığı ile sınırlı kalmayıp, ekonominin sağlığı, sosyal yapısı ve geleceği üzerinde büyük etkilere sahip bir durumdur. Bu noktada, acil ve etkili çözümler üretilmediği takdirde Japonya'nın ekonomik gücünde önemli bir erime yaşanabilir. Ülke, bu sorunu çözebilmek için hem iç dinamiklerini göz önünde bulundurmalı hem de uluslararası iş gücü akışını yeniden düzenlemelidir.