Son günlerde İsrail ile Filistin arasındaki gerginlik, Mescid-i Aksa'da yaşanan olaylarla bir kez daha tırmanmış durumda. İsrailli İçişleri Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa’ya yönelik yaptığı son baskın, bölgedeki huzursuzluğu artırırken, uluslararası toplumda da büyük bir yankı buldu. Kudüs’te yer alan bu kutsal mekan, hem İslam hem de Yahudi inançları açısından son derece önemli bir sembol olup, taraflar arasında daima bir gerilim kaynağı olmuştur. Özellikle İsrail'in siyasi bakanlarının bu tür baskınları, bölgedeki barış sürecine büyük darbe vurmakta.
Mescid-i Aksa, İslam dini için üçüncü en kutsal mekan olarak bilinirken, aynı zamanda Yahudi inancında da önemli bir yer tutmaktadır. Müslümanlar, Mescid-i Aksa’yı, Hz. Muhammed'in Miraç’a yükseldiği yer olarak kabul ederken, Yahudiler olayları Kutsal Tapınak ile ilişkilendirmektedir. Bu özelliği, Mescid-i Aksa'yı hem dini hem de siyasi bir çatışma alanı haline getirmiştir. Dolayısıyla, İsrailli bir bakanın bu tür eylemde bulunması, hem Müslüman toplumu hem de uluslararası toplum nezdinde büyük bir rahatsızlık yaratmaktadır.
Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı bu baskın, hem Filistin Yönetimi hem de birçok ülke tarafından uluslararası hakların ihlali olarak nitelendirildi. Birçok Müslüman ülkeden gelen tepkiler, bu tür eylemlerle Filistin halkının haklarının daha da ihlal edildiği şeklinde yorumlandı. Filistin Dışişleri Bakanlığı, bu baskını kınayarak, "İsrail’in Mescid-i Aksa’yı militarize etme çabası, Filistin halkının dini ve kültürel kimliğine yönelik bir saldırıdır," açıklamasında bulundu. Bu durum, Batı dünyasında da çağrışım yaratarak olası bir diplomatik krizin kapılarını araladı. Çeşitli insan hakları örgütleri de bu eylemi kınayarak, İsrail hükümetinin bu tür baskınlardan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.
Bölgede yaşanan bu tür olaylar, geçmişte de barış sürecini sabote eden eylemler olarak hafızalarda yer etmiştir. Mescid-i Aksa üzerine yaşanan gerginlikler, her iki tarafın da uluslararası kamuoyunda daha fazla dayanışma bulmasını sağladı. Gelecek dönemde, Mescid-i Aksa gibi sembolik yerlerde yaşanacak olayların ne denli ciddi etkileri olacağı ise merak konusu. Barış yanlısı ve şiddet karşıtı bir duruş sergileyen birçok lider, bölgede gerginliğin durdurulması için yeni diplomatik yollar aranması gerektiğini ifade ediyor.
Sonuç olarak, Ben-Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yönelik baskını, yalnızca bölgesi açısından değil, tüm dünya gündemi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Hem Filistin hem de İsrail, Mescid-i Aksa üzerinde hak iddia ederken, her iki tarafın da ne denli zorlu bir süreç içerisinde olduğu ortadadır. Yaşanan bu olaylar sonucunda, uluslararası kamuoyunun daha aktif bir rol oynaması ve bu tür müdahalelere karşı bir duruş sergilemesi, bölgedeki barış süreci için hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, umarız ki, tüm taraflar bu kritik dönemde sağduyulu bir yaklaşım sergileyerek, kalıcı bir çözüm için ortak hareket ederler.